Fizik ve kimya bilimine adanmış bir ömür deyince ilk akla gelen isimlerden biri olan Marie Curie, 7 Kasım 1867 tarihinde Polonya'nın başkenti Varşova'da dünyaya geldi. Babası matematik öğretmeni, annesi ise bir okulda müdür olarak görev yapıyordu.
Skodowska ailesi maddi imkanları çok yeterli olmasa da çocuklarının özellikle de kızlarının eğitimine büyük önem veriyordu. Bunun için bütçelerine katkı olması amacıyla evlerine kiracı dahi aldılar. Ailesinin bu fedakârlığını gören küçük Marie sınıfının en çalışkan öğrencisi olarak eğitimine devam etti. En büyük arzusu üniversite eğitimi almaktı. O yıllarda Polonya'da kızların üniversite okumaları kanunen yasaklanmıştı. Toplum tarafından da bu durum hoş karşılanmıyordu.
Marie, Uçan Üniversite'ye kayıt yaptırıyor
O yıllarda Polonya'da uygulanan bu eğitim yasağına karşı tepki olarak bir kaç akademisyen tarafından kurulan ve resmi olmayan bir üniversite kuruldu. Yakalanmamak için sürekli yer değiştirdiği için bu ad verilen üniversitede kadınlar da eğitim alıyordu. Marie, kayıt olduğu bu kaçak üniversitede sürekli yer değişirmek zorunda kalmaktan çok yorulmuştu. Kafasında sürekli gerçek bir üniversitede gerçek bir eğitim almak vardı.
Marie, gerçek bir üniversitede okuyor
Kızkardeşi Bronya ile bir plan yaptılar. Marie 5 yıl boyunca çalışarak para kazanacak ve kızkardeşinin Fransa'da üniversite okuması için destek sağlayacaktı. Kızkardeşi okulu bitirip para kazanmaya başlayınca Marie üniversite eğitimine başlayacaktı. Uygulamaya konulan plan başarıya ulaştı ve Marie 1891 yılında Fransa'nın Sarbonne Üniversitesinde matematik ve fizik eğitimi almaya başladı.
Okuma imkanını çok zor elde ettğinin farkında olan Marie çok çalışarak ve hocalarının takdirini kazanarak 1893 yılında fizik, 1894 yılında matematik diplomalarını alarak Sarbonne Üniversitesinden mezun oldu.
Marie Curie'nin bilimsel çalışmaları
Üniversiteden mezuniyetinin ardından Fransa'da endüstriyel fizik ve kimya alanlarında araştırma faaliyetleri yürüten bir laboratuvarda çalışmaya başladı. 1895 yılında beraber çalıştığı kimyager Pierre ile evlenerek Curie soyadını aldı.
Marie Curie evliliğinin hemen sonrasında üniversitede doktora yapmak ,ç,n başvuru yaptı. Üniversitede daha önce hiçbir kadın doktora programına kabul edilmemişti. Bu engeli aşabilmesi için çok önemli bir konu bularak tez hazırlaması gerekiyordu. 1895 yılında Wilhelm Röntgen'in X-ışınlarını bulmasıyla önemli bir devrin kapısı aralanmıştı. 1896 yılında Henri Becquerel tarafından bir tesadüf eseri uranyumun yüksek enerji yaydığı tespit edildi. O dönemde bu tür radyoaktif ışınlara genel olarak "Becquerel Işınları" deniliyordu ve radyoaktiviye kavramı kullanılmıyordu.
Marie Curie artık tez konusunu bulmuştu. Uranyum dışında başka maddelerin de enerji salabileceğini ve bunun ölçülebileceğini düşündü. Maddelerin yaydığı enerjiyi ölçebilmek için elektrometre kullanarak yüzlerce deney yaptı. Bu deney süreçlerinde radyoaktivitenin tanımını, ölçülmesini polonyum, radyum ve toryum elementlerinin radyoaktif özelliklerini açıkladı. Bu çalışmalarından dolayı 1911 yılında Nobel Kimya Ödülü'ne layık görüldü.
1914 yılında Paris Üniversitesinde Radyum Enstitüsü kuruldu ve Marie Curie buraya müdür olarak atandı. 1. Dünya Savaşı sırasında taşınabilir röntgen cihazları yaptı. 1934 yılında Fransa'nın Savoy kentinde kan kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Hastalığının radyoaktif enerjiye çok fazla maruz kalması nedeniyle oluştuğu öne sürüldü. Bu nedenle kendisine "Bilim için ölen kadın" unvanı verildi. Bugün radyoaktivite birimi olarak "cruie" kullanılmaktadır.