Ekonomik hayatın canlı olduğu bir toplumda bireylerin hem finansal okuryazar hem de ekonomik okuryazar olarak geliştirmeleri oldukça önemlidir. Bu yazımızda üzerinde durmaya çalışacağımız ekonomik okuryazarlık kavramı, insanların kendi ekonomik durumlarını analiz edebilme ve ekonomilerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilecek olayları yorumlayabilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Tüm ülkeler genel olarak vatandaşlarının ekonomik okuryazar olmasını ister ve buna uygun politikalar geliştirir. Bu anlayış, özellikle gelişmiş mali yapısı olan demokratik ülkeler açısından çok önemlidir.
Nasıl ekonomik okuryazar olunur?
Ekonomik okuryazar olan insanlar her türlü mal ve hizmet alımlarında akılcı davranırlar ve yatırımlarını doğru yöne kanalize edebilirler. İnsanlar ekonomik okuryazarlık konusunda profesyonel eğitim alabilirler ve bu eğitim sağlıklı karar vermede kişiye yardımcı olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki verilecek ekonomik kararlar danışmanlar tarafından değil bizzat bireyin kendisi tarafından verilir. Halkın kolayca anlayabileceği ancak ekonominizde hayati rol oynayabilecek bazı ekonomik terimleri öğrenmek çok gereklidir. İşte bu terimlerden bazıları;
1. Mikroekonomi ve makroekonomi
Mikroekonomi, tüketici ve üretici arasındaki hassas dengeleri konu alır. Hem üreticilerin hem de tüketicilerin birbirlerini nasıl etkilediklerini, hangi ürünlerin üretileceği, nasıl üretileceği ve kimin için üretileceği sorularının cevaplarını bulmaya çalışır. Makroekonomi ise, Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH), toplam üretim durumu, enflasyon, işsizlik ve faiz oranları gibi geneli ilgilerinden konular üzerine yoğunlaşır.
2. Arz-talep dengesi
Bir ürünün arzı insanların gösterdiği talepten fazla olursa fiyatı düşer. Bir ürüne karşı gösterilen talep artarsa arz miktarı yetersiz kalır ve o ürün ya da hizmetin fiyatında yükselme görülür. Örneğin petrol üreten ülkeler üretimde kısıtlamaya giderlerse tüm dünyada petrol fiyatlarında artış yaşanır.
3. Marjinal fayda
Bir ürün ya da hizmetin üretilen son parçasının tüketiciye sağladığı toplam faydaya yaptığı katkı olarak tanımlanabilir. Bunu daha açık olarak şöyle anlatabiliriz: Toplumda tüketilen bir malın miktarı giderek artırılırsa bir süre sonra doygunluk oluşur ve tüketiciye faydası azalmaya başlar ve bir süre sonra sıfır olur. İşte faydanın sıfır olmadan önceki son kısmı marjinal fayda olarak bilinir. Çok susayarak içmeye başladığınız suyun son yudumu ilk önceki yudumlar kadar size haz vermeyecektir.
4. Gayri safi yurt içi hasıla (GSYH)
Bir ülkenin sahip olduğu ekonomik büyüklüğün ölçüsüdür. GSYH, ülke içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam piyasa değeridir. GSYH'nin hesaplanmasında; GSYH= Toplam tüketim + Yapılan yatırımlar + Kamu harcamaları + İhracat formülü kullanılır.
5. Büyüme oranı
Bir ülkenin ekonomisindeki büyümenin en net göstergesi GSYH büyüme oranıdır. Adaletli bir gelir paylaşımında GSYH'deki büyüme oranı ile kişilerin gelirindeki büyüme oranının birbirine yakın ya da eşit olması gerekir.
6. Enflasyon
Baz olarak alınan bir döneme göre (aylık ya da yıllık olabilir) ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarının bir önceki dönem fiyatlarıyla karşılaştırıldığında fiyat artışının yaşanması enflasyon olarak tanımlanır. Enflasyon hesaplanırken çok fazla türden ürün ve hizmet fiyatları dikkate alınır. Gelişmiş ülkelerde dahi az da olsa enflasyon yaşanır. Hatta bazı ülkeler enflasyonu ülkenin gelişmesi için bir ekonomi stratejisi olarak kullanır. Dezenflasyon ve deflasyon hakkında bilgi almak için farklı yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
7. Faiz oranları ve büyümeyle ilişkisi
Yüksek faiz oranları yatırımcıların önündeki en büyük engellerden biridir. Ekonomik büyümenin sağlanabilmesi için paranın maliyeti olarak tanımlanan faizlerin düşük olması gerekir. Faiz artırımı olduğu dönemlerde büyüme hızında yavaşlama görülür.