Gilindire Mağarası, İçel'in Aydıncık ilçesinin 7,5 km güneydoğusunda Sarıcak Burnu ile Kurtini Deresi arasındaki bölgede yer alan, çok çeşitli damlataş oluşumlarıyla eşsiz güzelliğe sahip büyük bir mağaradır.
Giriş kapısı denize bakan Gilindire Mağarası 450 metrelik derinliği olan ve yanal genişlemiş olmasıyla ziyaretçilerinin görsel beklentilerini fazlasıyla karşılayabilecek güzelliğe sahiptir. Bulunduğu bölge Akdeniz'in en güzel koylarından birinin kenarındadır. Devasa boyutlara ulaşmış damlataş oluşumları mağaranın ana galerisini çok sayıda salon ve odalara ayırır.
Mağaranın en sonundaki büyük göl oluşumu ve gölün kenarında yer alan ve adacıklar oluşturan sarkıt, dikit, sütun, duvar, perde damlataşları ve mağara iğneleri ortama mistik bir hava katar, ortamı büyüleyici bir hale getirir. Ana galerinin bazı bölümlerinde yarasalar yaşar. Mağaranın yakınlarındaki eşsiz güzelliğe sahip koylar ise nesli koruma altında olan Akdeniz fokunun yaşam alanıdır. Mağaranın sahip olduğu doğal güzellikler ve Akdeniz foku sayesinde bölgenin cazibesi ve ziyaretçi sayısı her geçen yıl daha da artmaktadır.
Mağarada bulunan sarkıt ve dikit oluşumları tarihsel süreç içerisinde su altında kalmasından dolayı atmosferik şartlardan etkilenmeden günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Yapılan incelemeler su altında kalan oluşumların dünyadaki büyük küresel iklim değişikliği öncesinde oluştuğunu, önceki buzul çağına ait hidrolojik ve atmosferik verileri üzerinde taşıdıklarını göstermiştir. Gilindire Mağarası bu özellikleriyle yaşanan son iklim değişikliğine ilişkin verileri barındırmakta ve bilim insanlarına ışık tutmaktadır.
Turizm açısından önemli bir yere sahip olan Gilindire Mağarası 2013 yılında Milli Parklar Kanunu kapsamında "Gilindire Mağarası Tabiat Anıtı" adıyla tescillenmiştir. Gilindire Mağarası antik dönemde aktif olarak kullanılan bir mağaradır. Mağara içinde bulunan geç neolitik döneme ait seramik kalıntıları bu bölgeye gelen gemicilerin mağara içindeki tatlı sudan faydalandıklarını göstermektedir. Gilindire Mağarası 1999 yılında Cafer UĞRAN ve Kutlay GÜLYAVUZ tarafından keşfedilmiştir.