Topkapı Sarayı'nın özellikleri

Ülkemizin ve dünyanın gözbebeği olan İstanbul'da hem tarihsel hem mimari özellikleriyle şehrin siluetini büyülü hale getiren saraylar arasında en bilindik olanı hiç şüphesiz Topkapı Sarayı'dır. Bu yazımızda sizlere Topkapı Sarayı'nı tüm detaylarıyla tanıtmaya çalışacağız. İstanbul'un görkemli bir şehir olmasında payı çok büyük olan bu sarayı daha yakından tanıyabilmek için gezimize başlayalım...


Topkapı Sarayı ne zaman ve yapıldı?

İstanbul'un tarihi yapıları arasında çok önemli bir yeri bulunan Topkapı Sarayı, Osmanlı'nın 600 yıllık var olma sürecinde yaklaşık 400 yıl boyunca çok aktif bir şekilde kullanıldı. Osmanlı'da devlet buradan yönetilir, padişah ve ailesinin ikametgahı olarak bu saray kullanılırdı. Osmanlı'nın en parlak dönemlerinde içerisinde 4000 kadar insanın yaşadığı kayıtlarda mevcuttur. İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453 yılında fethedilmesinden sonra 1460 yılında yapımına başlanan saray 1478 yılında tamamlanmıştır. Topkapı Sarayı, zaman içerisinde eklenen yapı ve eklentilerle ihtişamlı haline kavuştu.


Topkapı Sarayı'nın konumu

Topkapı Sarayı, konum itibariyle İstanbul’un tarihi yarımada olarak adlandırılan bölümünde yer almaktadır.  Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında ihtişamlı görünümüyle İstanbul'un ikonik yapılarından biridir. Sarayburnu semtinde bulunan Doğu Roma akropolü üzerinde 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulu bulunan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren 31. padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi; padişahların da ikametgahı olarak kullanılmıştır. 19. yüzyılın ortalarından itibaren hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile kullanım dışı kalan Topkapı Sarayı, Cumhuriyet'le birlikte tarihî önemini ve değerini tekrar kazanmıştır.

Topkapı Sarayı'nın müze yapılması

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra, 3 Nisan 1924 yılında müze hâline getirilen Topkapı Sarayı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk müzesi olma özelliğini taşır. Bugün yaklaşık 300 bin metrekarelik bir alana sahip olan Topkapı Sarayı içindeki görkemli yapıları, mimari özellikleri, barındırdığı zengin koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 tarihi nitelikli arşiv belgesi ile dünyanın en büyük saray-müzelerinden biridir.


Topkapı Sarayı'nın yapı özellikleri

Topkapı Sarayı toplam dört avludan oluşur. İlk avlu içerisinde Aya İrini Kilisesi, Odun Ambarı, Darphane, Fırın, Hastane, Hasırcılar Ocağı gibi yapılar bulunurdu. İkinci avlu içinde ise devlet işlerinin yürütüldüğü yönetim birimi bulunmaktaydı. Avlu içerisinde Divan-ı Hümayun, Adalet Kulesi, Harem Dairesi, Zülüflü Baltacılar Koğuşu, Has Ahırlar yer alırdı. Sarayın üçüncü avlusu Enderun Avlusu olarak adlandırılırdı. Padişahın arz odası, Enderun Hazinesi, Has Oda ve Saray Okulu bu avluda yer alan yapı ve birimlerdi. Sarayın son avlusu ise padişah ve haremindekilere ayrılmıştı. Burada padişahın asma bahçeleri ve köşkleri yer alırdı.


Topkapı Sarayı'nda bulunan hazineler

Has Oda’da bulunan Mukaddes Emanetler Dairesi İslam dini açısından çok kutsal emanetlerin muhafaza edildiği bir bölümdür. Bu bölümde  Hz. Muhammed ( SAV)’in hırkası, Sakal-ı Şerif'i, Uhud Savaşı'nda kırılan dişi, ayak izleri, mektupları, oku ve kılıcı bulunmaktadır. Bu kutsal emanetler İslam dini açısından önemli gün ve gecelerde ziyaret edilebilmektedir. 


Sarayın Dış Hazine Bölümü’nde Tarihsel özelliğe sahip elmaslar arasında en büyük ve en meşhuru olan 86 karatlık Kaşıkçı Elması sergilenmektedir. Elmasın çevresinde 49 adet çift sıra halinde iri pırlantayla süsleme mevcuttur. Kaşıkçı Elması'nın oldukça fazla ziyaretçisi olmaktadır.


Bir diğer değerli eser ise Sultan I. Mahmud'un Nadir Şah'a hediye etmek için yaptırdığı fakat Şah’ın ölümü sebebiyle Topkapı Sarayı hazinesinde korunmakta olan “Topkapı Hançeri”. Zümrüt ve elmas taşlarla bezenmiş hançer dünyanın en değerli hançeri olarak gösteriliyor. Hançerin kabzası üzerinde 3-4 milimetrelik üç zümrüt taş ve yine kabzanın en üst kısmındaki kapak üzerinde tek parça bir zümrüt taş yer alıyor. Saraydaki bir başka kıymetli parça ise Sultan II. Mahmud’un Tahtı. Bu saltanat koltuğu; 19. yüzyıldan kalma Avrupai tarzda tasarlanmış. Üzerinde Osmanlı devlet arması ve II. Mahmud’un turası bulunan taht göz doldurucu ihtişamıyla ziyaretçilerine açık. 

Tags :-

Yorum Gönder

0 Yorumlar