Bilgigetir.com Arama Motoru

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'nin hayatı ve nasihatleri


Bayramiyye tarikatının pîri  Hacı Bayrâm-ı Velî,  XIV. Anadolu topraklarında doğup büyüdü. Yüzyılın ilk yarısında Orhan Gazi döneminde Ankara'da doğdu. Doğum tarihi, adı, ailesi ve hayatının diğer dönemleri hakkında bilgi bulunmamaktadır.

Hacı Bayram-Veli Hazretleri, Çubuk Suyu'nun eteklerindeki bir köyde (Sulfasol köyünde) doğdu. Babası Koyunluca Ahmed'in üç oğlundan en büyüğü "Hacı Bayram", ortası "Safıyüddîn" ve en küçüğü "Abdal Murad" idi. Aralarından Hacı Bayram ilim tahsiline  yöneldi. Sonunda iyi bir eğitim görerek öğrencilerine ilim öğretmeye başladı. Bu sırada  Hamidüddin-i Aksarâyî (Somuncu Baba) Hazretleri ile buluşarak onun feyzinden istifade ederek devrin velileri arasına karıştı.

Çocukluk ve gençlik dönemi hakkında bilgi bulunmamaktadır. Yıldırım Bayezid’in İsfendiyaroğulları’na yaptığı sefere askerleriyle birlikte müttefik ve rehine olarak katılan Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos, Ankara’da bir ay boyunca bir Türk müderrisin evinde misafir olarak kalmış, ev sahibi müderrisle aralarında yirmi altı oturum süren dinî tartışmalar yapılmış, imparator bu tartışmaları diyaloglar şeklinde kaydederek yararlanması için küçük kardeşi Mora despotu Theodor Palaiologos’a göndermiştir.


II. Manuel'in “Perser” (Wien 1966) başlığıyla yayınlanan eski Yunanca metninde Fuat Bayramoğlu, bu tartışmaların 1391 kışında gerçekleştiğini ve Osmanlı kaynaklarına dahil edilmediğini ve Osmanlı'yı kapsamadığını belirtir ve adı söylenmeyen İsimsiz öğretmenin Hacı Bayram-ı Veli olduğunu söyler. Bayramoğlu, İmparator Manuel'in Şubat 1392'de Yıldırım Bayezid'in ordugahından ayrılmasından kısa bir süre sonra Yıldırım'ı beğenmeyen ve eleştiren bir müderrisin de görevinden uzaklaştırıldığını yazdığını bildirir ve Hacı Bayram’ın Mecdî’nin anlattığı şekliyle Hamîd-i Velî’ye intisabının bu olaydan sonra gerçekleştiğini söyler.

Ancak Yunanca kaynakta müderrisin padişahı eleştirdiği için görevinden uzaklaştırıldığı ifade edilirken Mecdî, Hacı Bayram’ın davet üzerine Kayseri’ye gittiğini ve Hamîd-i Velî’ye intisap ettiğini yazar. Bayramoğlu iki rivayet arasındaki bu farkı göz ardı ederek İmparator Manuel’in adını vermediği hocanın Hacı Bayram olduğunda ısrar eder.Sultan Murad Han, Hacı Bayram-i Veli'nin öğrencilerinin sadece bilimle uğraşabildikleri için vergiden ve askerlikten muaf tutulduğunu belirten ünlü bir ferman yayınladı.

Bir gün medreseye birisi gelerek; “İsmim Şüca-i Karamani’dir. Hocam Hamideddin-i Veli’nin selamı var. Sizi Kayseri’ye davet ediyor. Bu vazife ile huzurunuza geldim.” dedi. O da, Hamidüddin ismini duyunca; “Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır. Hemen gidelim.” diyerek müderrisliği bıraktı. Birlikte Kayseri'ye yöneldiler ve Somuncu Baba diye bilinen Hamideddin-i Veli ile Kurban Bayramında buluştular. O zaman Hamideddin-i Veli; “İki bayramı birden kutluyoruz! ” buyurdu ve ona Bayram lakabını verdi. Talebeliğe kabul etti. Din ve fen ilimlerinde yüksek derecelere kavuşturdu.Hocası Şeyh Hamid Hamid'ud-Din-i Veli'nin 1412'de  Aksaray'da vefatından sonra  Hacı Bayram-i Veli, Ankara'ya döndü ve irşad görevine başladı. 

Bu tarih Bayramiye tarikatının kuruluşu olarak kabul edilir.Sohbetleri hasta kalpleri iyileştirdi. Öğrencilerini daha çok sanata ve tarıma yönlendirdi. Ayrıca geçimini çiftçilikten sağladı. Açtığı ilim ve irfan ocağına, devrinin meşhur alimleri ve hak aşıkları akın etti. Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sıkinî, Göynüklü Uzun Selahaddin, Damadı Eşrefoğlu Rumi,  Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiği Yazıcızade Ahmed (Bican) ve Mehmed (Bican) kardeşler ile Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocası Akşemseddin bunların en meşhurlarıdır.Fatih'in babası Sultan II. Murad, Hacı Bayram-Vali'yi Edirne'ye davet edip ilmi ve manevi düzeyini anlayınca büyük saygı göstermiş,  onu Eski Cami'de vaazettirmiş, Ankara'ya geri uğurlamıştır.


Sultan İkinci Murad Han kendisinden nasihat isteyince; İmam-ı Azam'ın, talebesi Ebu Yusuf'a yaptığı uzun nasihatı yaptı: "Tebean içinde herkesin yerini tanıyıp bil; ileri gelenlere ikramda bulun. İlim sahiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. Kimseyi küçümseyip hafife alma. İnsanlığında kusur etme. Sırrını kimseye açma. İyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak kimselerle ahbablık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. Bir şeye hemen muhalefet etme. Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. Seni ziyarete gelenlere faydalanmaları için ilimden bir şey öğret ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umumi şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Herkese itimad ver, ahbablık kur. Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazan da onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve itibarlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et. Müsamaha göster. Hiçbir şeye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran."

Hacı Bayram-i Veli, hayatının sonuna kadar İslam'ı yaymaya çalıştı. 1429'da Ankara'da öldü (H. 833). Türbe, adıyla anılan ve gezilecek bir yer olan Hacı Bayram Camii'nin yanındadır. Vefatının ardından öğrenciler Akşemsettin ve Bıçakçı Ömer Efendi Bayramiyye tarikatını devam ettirdiler.Hacı Bayram-ı Veli, bilim ile tasavvufu birleştirmeyi başarmış bir Sufi'dir. İslam'ı bilimsel bir bakış açısıyla anlamış, önce Medreselerde öğrencilere öğretmen olarak ders vermiş, ardından tasavvuf hayatına girmiştir. 

Tasavvuf felsefesi açısından seleflerine göre hiçbir yenilik getirmedi. Ancak bir tasavvuf ehli olarak dünyayı reddetmek ve terk etmek yerine, inşasına yönelen etrafındakileri cesaretlendirdi. Hacı Bayram-ı Veli'nin bu yanı, yaşına göre çok ileri bir vizyonu simgeliyor.Mübarek aylarda müridleriyle beraber Ankara'nın ticari merkezlerinden geçerken, dükkân sahiplerinden isteyenler zekat ve sadakalarını dervişlerin taşıdığı büyük bir çanta içine atarlardı. Bu paralar bir yardım sandığında toplanır kimsesiz yaşlılara, yetimlere, dul bayanlara, öksüzlere, evlenemeyecek kadar fakir genç kızlara ve erkeklere, kitap satın alamayacak kadar fakir öğrencilere dağıtılırdı.Hacı Bayram-ı Veli'nin güzel geleneklerinden biri de Orta Asya Sufi Hoca Ahmet Yesevi geleneğinden gelen, tekkesinde sürekli bir kazan kaynatmasıdır ki bu kazanda sürekli gece gündüz burçak çorbası kaynar; gelen geçen herkes, zengin, fakir, erkekler ve kadınlar içerdi.

Hacı Bayram-ı Veli, Anadolu'da dillerin ve kültürlerin birliğini sağlamak için Leme'at ve Gülşen-i Raz  gibi eserlerin Türkçe tercümesinde etkili olmuştur. Kendisi de halkın anlayacağı dilden, Ahmet Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır.Hacı Bektaş-ı Veli  eserlerini Türkçe yazmış ve  Anadolu'da Türkçeyi kullanımını büyük ölçüde etkilemiştir. Yazıcıoğlu Muhammed, Ahmet Bican, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru-l Aşıkin, Muhammediye, Müzekki'n Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuştur halkın tarafından benimsenmiştir.


Hacı Bayram-ı Velî'den Nasihatler

  • Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.
  • Hiçbir günahı küçümsemeyin, çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalpleri şeytanın konağı olur.
  • İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız.
  • Dünya gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyaret ediniz.
  • Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşâ etmeyiniz; çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emanettir. Emanete hiyanet ise, çirkin bir harekettir. Emaneti koruyunuz.


Kaynak

Tags

Top Post Ad

Below Post Ad